ABD’den üst düzey bir heyetin Grönland’a planladığı ziyaret, Danimarka’da diplomatik huzursuzluk yarattı. Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, ziyaretin hem zamanlamasını hem de heyetin yapısını eleştirerek, Washington’un bu adımını yalnızca diplomatik değil, aynı zamanda stratejik bir hamle olarak değerlendirdi.
ABD’nin stratejik ilgisi Grönland’da yeni bir gerilim mi doğuruyor?
Rasmussen, Grönland’a yönelik bu tarz temasların rastlantısal olmadığını belirterek, “Böyle bir ziyaret, özellikle adada yapılan son yerel seçimlerin hemen ardından gerçekleşiyorsa, bunun siyasi anlamı göz ardı edilemez” ifadelerini kullandı. Danimarka’nın, egemenliğini ilgilendiren her türlü girişime karşı kararlı bir duruş sergileyeceğini vurguladı.
Grönland, Danimarka Krallığı’na bağlı özerk bir bölge olarak yönetiliyor ve Arktik bölgesindeki stratejik konumu nedeniyle son yıllarda başta ABD olmak üzere büyük güçlerin radarında. ABD’nin Grönland’a olan ilgisi, yalnızca doğal kaynaklar değil, aynı zamanda askeri ve lojistik avantajlar açısından da dikkat çekiyor.
Ziyaretin zamanlaması ve kadrosu dikkat çekti
ABD heyetinin 27-29 Mart tarihlerinde Grönland’ı ziyaret edeceği duyuruldu. Heyette Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in eşi Usha Vance, ABD Enerji Bakanı Chris Wright ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz gibi kritik isimlerin bulunması, ziyaretin sıradan bir diplomatik gezi olmadığını gösteriyor.
Bu düzeydeki bir heyetin Grönland’a gitmesi, bölgenin gelecekteki statüsüne yönelik Amerikan ilgisinin daha da derinleşeceğine işaret ediyor olabilir. Ancak Danimarka’nın bu sürece dahil edilmeden yapılan planlamalardan rahatsızlık duyduğu açıkça görülüyor.
Danimarka’nın endişesi neye dayanıyor?
Dışişleri Bakanı Rasmussen’in açıklamaları, ABD’nin bölgesel diplomasi anlayışının, NATO müttefiklerinin egemenlik sınırlarını zorlayabilecek bir boyuta geldiği yönündeki endişeleri gündeme taşıdı. Danimarka için asıl mesele, Grönland’ın siyasi geleceğinin dış etkenlerle şekillenmemesi.
Peki bu ziyaret, Danimarka-ABD ilişkilerini etkiler mi?
Uzmanlara göre, NATO içindeki güçlü ittifaka rağmen, böyle kritik dönemlerde yapılan diplomatik adımlar, ittifak içindeki güç dengelerini ve güven ilişkisini test edebilir.